Gelişen Asya’nın kilit konumundaki Orta Asya ile Avrupa Birliği (AB), Rusya, ABD, Çin ve Körfez Arap devletleri arasındaki işbirliğini geliştirme mekanizmaları dikkat çekici düzeye ulaştı.
Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ortasında; Tarihi İpek Yolu güzergahında yerleşen Orta Asya ülkeleri, son dönemde büyük ülkelerin ve dünya ticaretinde söz sahibi bölgelerin ilgi odağı oldu.
Orta Asya ülkeleri 1991’de Sovyetler Birliği’nden (SSCB) ayrılarak bağımsızlıklarını ilan etmesinin ardından son yüzyılda etkisinde kaldığı Rusya’nın yanı sıra dünyanın büyük devletlerinin de ilgisini çekmeye başladı.
Rusya, SSCB’nin parçalanmasının ardından Aralık 1991’de kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) üzerinden zengin yer altı kaynaklarına sahip bölge ülkeleri ile yakın işbirliğini sürdürmeye çalışırken, Orta Asya ülkelerinin hemen yanında bulunan Çin de bu ülkelerle ticari ve ekonomik ilişkilerini geliştirmeye gayret gösterdi.
Son dönemde Ukrayna’ya savaş açan Rusya’nın Batı’nın yaptırımlarıyla karşı karşıya kalmasıyla bölgede Rusya’nın etkisinin eskisi gibi hissedilmemesini fırsat bilen AB, Arap ülkeleri, Çin, Japonya, Güney Kore ve ABD gibi ülkeler Orta Asya ülkelerine olan büyük ilgisini açıkça göstermeye başladı. Bu ülkeler bölge ülkeleriyle farklı şekillerde işbirliği formatları oluşturdu.
Özbek siyaset uzmanı Rustam Usmanov, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son dönemde AB, Çin, Japonya, Güney Kore ve Arap ülkelerinin bölgeye olan ilgisinin daha da arttığını belirterek bunun Ukrayna’ya savaş açan Rusya’nın Batı’nın yaptırımlarıyla karşı karşıya olduğu döneme denk gelmesine dikkati çekti.
AB ve ABD’nin karşılıklı ilişkilerde Orta Asya ülkelerinin Rusya’ya mesafeli durmalarını ve bu ülkelerden demokratik yönde gelişmelerini istediğini kaydeden Usmanov, “Çin, bölgedeki projeleriyle siyasi, ekonomik ve yatırım imkanlarını artırdı ve bu ülkeler üzerinde önemli etkisi olan Rusya’nın karşısında jeopolitik etkinin dengeleyici unsuru oldu” değerlendirmesini yaptı.
Usmanov, son yüzyılda bölge üzerinde büyük etkisi olan Rusya’nın bundan sonra da bölge ülkelerinin politik olarak kendisinden uzak durmasından rahatsız olacağını, Orta Asya ülkelerinin Rusya’dan uzaklaşması durumunda Moskova’nın daha sert politika izleyebileceğini ileri sürerek büyük devletlerin artan ilgisi karşısında bölge ülkeleri için en iyi yolun, “öncelikle kendi aralarında birleşmeleri ve ortak strateji geliştirerek bu ülkelere eşit mesafede ortak politika izlemeleri” olduğuna işaret etti.
Rusya-Orta Asya ilişkileri
Rusya, SSCB’nin parçalanmasının ardından Aralık 1991’de kurduğu BDT, 2002 yılında öncülük ettiği ve Özbekistan hariç tüm Orta Asya ülkelerini kapsayan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ), son olarak da 2014’te oluşturulan ve Kazakistan ve Kırgızistan’ı bünyesine alan Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) gibi örgütler kapsamında bölge ülkelerine askeri, siyasi ve ekonomik etkilerini sürdürüyor.
Rusya, son dönemde diğer büyük devletlerin artan ilgisi karşısında Orta Asya ülkeleriyle ilişkileri daha da geliştirmeye yönelik daha somut adımlar attı ve Ekim 2022’de Astana’da ilk defa Orta Asya-Rusya Zirvesi’ni düzenledi. Bu zirve, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açmasının ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in katıldığı ender zirvelerden biri olmasıyla dikkat çekti.
Rusya ve Orta Asya ülkeleri liderlerinin katıldığı zirvede ilişkilerin daha da geliştirilmesine ilişkin önemli kararlar alındı.
Çin-Orta Asya ilişkileri
Bağımsızlıklarının ilk yıllarından itibaren Orta Asya ülkeleriyle daha yakın işbirliği kurmayı hedefleyen Çin, 1996’da Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın bulunduğu, 2001’de de Özbekistan’ın üye olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü’nün oluşturulmasına öncülük etti.
Daha sonra bu örgütün genişleyerek diğer ülkelerin de üye olması ve uluslararası bir örgüte dönüşmesi ile Çin, bölge ülkeleriyle doğrudan ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla 18-19 Mayıs’ta ilk defa Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in ev sahipliğinde Orta Asya ülkeleri liderlerinin katılımıyla Çin-Orta Asya Zirvesi’ni düzenledi.
Çin’in Orta Asya ile ilgili yeni girişiminin, Ukrayna’daki savaş nedeniyle Rusya’nın Batı’nın yaptırımlarıyla karşı karşıya olduğu, Afganistan’daki askerini geri çeken ABD’nin Avrasya bölgesindeki etkisinin azaldığı bir dönemde ortaya çıkması dikkati çekiyor.
Bölgenin üç ülkesiyle ortak sınırları olan Çin’in Orta Asya ülkelerine yönelik politikasında yeni dönemin başlangıcı olarak görülen zirve, son yüzyılda Rusya’nın güçlü etkisi altında olan bölgede, Çin’in artık daha aktif bir politika izlemek istediğinin bir göstergesi olarak yorumlandı.
Orta Asyalı bazı uzmanlar, Çin’in bölge ülkeleriyle siyasi ve ekonomik işbirliğini derinleştirerek egemenlik, kalkınma ve güvenlik taahhütlerini içeren bir hamilik rolüne soyunacak olması ve bölgedeki nüfuzunun artmasının Orta Asya ülkeleri için bir tehlike oluşturabileceğini ileri sürüyor.
Çin, söz konusu zirveyi tertip ederek son yüzyılda Rusya’nın etkisindeki bölge ülkelerine yeni bir işbirliği mekanizmasını önermiş, Orta Asya bölgesinde Moskova’yı dengelemeye çalışmış oldu.
Pekin ile Orta Asya ülkeleri arasındaki ilişkinin daimi işbirliğine dönüştürülmesi kapsamında mekanizmanın sekretaryasının kurulacak olması Çin’in bu işbirliğini en üst düzeye çıkarma konusundaki kararlılığını ortaya koyuyor.
AB-Orta Asya ilişkileri
Batı için hem Rusya’nın hem Çin’in yanı başında yer alan Orta Asya ülkeleriyle yakından ilgilenmek enerji, ham madde ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra siyasi anlam da içeriyor. Değişen yeni dünya düzeninde AB, Rusya ile Çin’in sınır komşusu Orta Asya ülkelerini kendine çekme yollarını aramaya başladı.
Bu çerçevede 2022’de Kazakistan’da ilk defa AB-Orta Asya Zirvesi yapıldı. Bu zirvenin ikincisi bu yılın haziran ayında Kırgızistan’da düzenlendi.
Rusya’nın, Ukrayna’ya savaş açmasının ardından Batı’nın yaptırımlarıyla karşı karşıya kaldığı bir dönemde AB’nin, Rusya’nın büyük bir etkisinin olduğu Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini daha da geliştirme çabası, Moskova’nın bölgedeki etkisi ve nüfuzunu azaltmayı amaçladığı şeklinde yorumlandı.
Orta Asya ülkelerinden karşılıklı işbirliğinin geliştirilmesi ve Batı ile yakınlaşması konusunda daha cesur ve kararlı adımlar atılmasını talep eden AB, bölge ülkelerinin “saldırgan politikaları” nedeniyle Rusya’dan uzaklaşmalarını, Rusya’ya yönelik yaptırımlara dahil olmalarını bekliyor.
Orta Asya-Arap ülkeleri ilişkileri
Son dönemde Körfez Arap ülkelerinin de Orta Asya devletleriyle ilişkisini geliştirmeye çalıştığı gözlemleniyor. Bu iki bölgedeki ülkeler, 20 Temmuz’da Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde ilk kez “Orta Asya-Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi” Zirvesi’ni gerçekleştirdi.
İki bölge ülkeleri liderlerinin yer aldığı zirvede, Orta Asya ile Körfez Arap ülkeleri arasında tarihi bağların yeniden canlandırılması, yatırım imkanlarının artırılması, karşılıklı ticaretin geliştirilmesi ve çeşitli alanlarda ortaklık çabalarının artırılmasıyla ilgili önemli kararlar alındı.
Tarafların uluslararası alanda birbirlerini desteklemelerinin de gündeme geldiği zirvede, Suudi Arabistan’ın World Expo 2030’a adaylığına ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenecek olan COP28 Çevre Zirvesi’ne destek verildi.
Zengin doğal kaynaklara sahip iki bölge arasındaki işbirliğini yeni bir düzeye çıkaran Orta Asya-Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin bir sonraki toplantısının 2025’te Özbekistan’ın Semerkant kentinde yapılması kararlaştırıldı.
Bölgedeki uzmanlar, Körfez Arap ülkelerinin Orta Asya’ya artan ilgisini zengin doğal kaynaklara sahip olan Arap ülkelerinin yine zengin petrol-gaz ve maden kaynaklarına sahip Orta Asya ülkeleriyle yakın işbirliği kurmak ve bu ülkelere yatırım yapmak istediğinin bir göstergesi şeklinde yorumluyor.
Orta Asya-ABD Zirvesi eylülde yapılacak
Rusya, Çin, AB ve son olarak da Arap ülkelerinin Orta Asya bölgesine olan büyük ilgisinin ardından bu ülkelerle işbirliğini daha da geliştirme niyetini gösteren ABD, ekonomik ve siyasi alandaki en büyük rakipleri Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ortasında yerleşen Orta Asya ülkeleri ile ilişkileri geliştirmek için somut adımlar atmaya başladı.
Daha önce Orta Asya ülkeleri ve ABD Dışişleri Bakanları formatında yapılan toplantıların, Washington’ın talebiyle Orta Asya+ABD (C5+1) formatında liderler düzeyinde yapılması kararlaştırıldı.
ABD Senatosu İç Güvenlik ve Hükümet İşleri Komitesi Başkanı Gary Peters’in Orta Asya ülkelerini ziyaretinden sonra bölge basını, C5+1 Liderler Zirvesi’nin ABD Devlet Başkanı Joe Biden’in ev sahipliğinde 19-20 Eylül’de BM Genel Kurulunun yapılacağı tarihte ABD’de düzenleneceğini yazdı.
Peters’in bu ziyaretlerde “Orta Asya’nın dünyanın önemli parçası olduğunu ve bu bölgedeki ülkeler ile daha fazla ortak çalışma fırsatına sahip olmak istediklerini” belirtmesi ise ABD’nin Orta Asya ülkelerine yönelik politikasında yeni bir dönemin başlangıcı olarak yorumlandı.
“Batı ülkelerinin Orta Asya’dan isteği Rusya’ya karşı yaptırımların uygulanmasıdır”
Kazakistan Cumhurbaşkanlığı Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Uzmanı Bauyrzhan Auken, AA muhabirine, son bir sene içinde Orta Asya ile AB, Çin, Rusya, Hindistan, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler arasında “C5+1” formatındaki zirvelerin yapılması ve ABD Başkanı Joe Biden’ın Orta Asya Devlet Başkanlarını eylül ayında New York’a davet etmesini güçlü ülkelerin bölgeye olan ilgisinin bir göstergesi olarak değerlendirdi.
Orta Asya ülkelerinin bu formatın geliştirilmesinden yana olduğunu savunan Auken, “Çünkü bölgedeki jeosiyasi ve jeoekonomik durum bu ülkeleri de endişelendiriyor.” dedi.
Söz konusu “büyük oyuncular” ile ilişkilerin genişletilmesinin Orta Asya ülkelerinin kendi aralarında birleşmesine de katkı sağlayacağını belirten Auken, “Orta Asya konumu itibarıyla önemli. Bu, bölge ülkelerinin dış politikasında sadece bir tarafın ağır basmasını değil çok yönlü dengeyi korumasına imkan sağlayacak. Bunun yanı sıra bölgenin ekonomik kalkınmasına ve yatırımların gelmesine yol açacak.” ifadesini kullandı.
Kazak Teknoloji ve İşletme Üniversitesi Öğretim Üyesi Saparbay Zhubayev, Orta Asya’nın zengin yer altı kaynaklarıyla ve yaklaşık 75 milyon nüfusuyla önemli pazar olduğuna işaret etti.
Zhubayev, Rusya-Ukrayna savaşıyla Orta Asya ülkelerinin Avrupa ile Çin’i, kuzey ile güneyi birbirine bağlayan stratejik köprü haline geldiğini belirterek “Şu anda Amerika başta olmak üzere Batı ülkelerinin Orta Asya’dan isteği Rusya’ya karşı yaptırımların uygulanmasıdır. Daha önce Avrupa’ya 600 milyar dolarlık mal ihracatını Rusya, Belarus ve Ukrayna üzerinden gerçekleştiren Çin için ise şimdi Orta Asya, Kafkaslar ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya çıkacak Orta Koridorun geliştirilmesi önemli.” dedi.
Bunun yanı sıra şu anda Kazakistan petrolünün yaklaşık yüzde 70’inin Avrupa’ya ihraç edildiğine dikkati çeken Zhubayev, “Orta Asya, sadece ulaşım, ticaret ve siyasi alanda değil enerji kaynağı açısından da önemli.” diye konuştu.
Yeni lojistik yollarını arayan Orta Asya, Batı’nın ilgi odağı oldu
Kırgız ekonomi uzmanı Marat Musuraliyev de Rus limanlarının ve kara sınır geçişlerinin kapatılmasıyla dış ticaretini sürdürmeye çalışan Orta Asya ülkelerinin Batı ülkelerinin ilgi odağı haline geldiğini söyledi.
Musuraliyev, Orta Asya’nın Hazar Denizi üzerinden Batı’ya giden güzergaha ihtiyacı olduğunu vurgulayarak Orta Asya ülkelerinin dış ticareti sürdürmek için Kafkaslar ve Türkiye üzerinden yeni lojistik yolları aradığını belirtti.
Kırgız siyaset uzmanı İgor Şestakov ise jeopolitik gerçekliklerin yeni koşullarında Orta Asya’nın rolünün arttığına dikkati çekti.
Bölgeye, Pekin, Moskova, Washington, Belçika ve Londra’dan ziyaretlerin hayli arttığını anlatan Şestakov, “Örneğin ABD’den resmi heyetler neredeyse her ay Bişkek’i ziyaret ediyor. Batı’nın tek amacı, Orta Asya ülkelerinin yaptırımları desteklemesi ve Rusya ile ticari ve ekonomik işbirliğinin azami ölçüde azaltılmasıdır.” dedi.